Okula uyum ve adaptasyon süreci
Sanki bir asırmış gibi süren “korona günleri”yle beraber evde kalma süreci bir nebze hafifledi ve minik yavrunuzun sonunda, bildiğimiz anlamda okullu olma günü geldi çattı! Yeniliğin verdiği tatlı bir mutluluk, heyecanla çıkılan bir okul alışverişi, yepyeni bir rutin… Aklınızdaysa onlarca soru: “Çocuğum okulunu sevebilecek mi? Okuluna, öğretmenlerine alışabilecek mi? Benden ayrılabilecek mi? Sınıfında kendini güvende hissedebilecek mi?”
Öncelikle meraklanmayın, çünkü bunlar, çocuğu ilk defa okula başlayacak her anne-babanın aklına takılan sorular. Bir anaokulu çocuğu için okula başlamak ne derece korkutucu ise, anne-baba için çocuğunu ev ortamından çıkarıp bir kuruma teslim etmek de bir o kadar kaygı verici.
Kimi çocuklar okula adaptasyon sürecini daha rahat geçirirken kimileri için bu süreç çok daha fazla kaygı verici olabilmekte. Bu durum birçok etmene bağlı: çocuğun okula başlamadan önce yetiştiği ortam, çocuğa bebeklikten itibaren kimin bakım verdiği, farklı sosyal ortamlara maruz kalıp kalmadığı, çocuğun mizacı, yaşı, anneyle kurduğu bağ ve sayamadığımız daha nice farklı etmen.
Ancak bir de madalyonun anne-baba kısmı var elbet. Zira kreşe ya da anaokuluna başlarken, çocuklar onlara bakımverenin duygularından fazlasıyla etkilenirler. Örneğin eğer anne ya da baba okula güvenmiyorsa, çocuk -anne/babanın duygularını okumayı çok iyi bildiğinden!-, ebeveyninin hareketlerinden, sözlerinden, imalarından, bakışlarından bu güvensizliği hisseder ve kendine şöyle bir sonuç çıkarır: “Annem-babam bile şüphe ediyorsa burası benim için tehlikeli bir yer demektir!” Bir başka durumda, örneğin anne çocuğundan ayrılmakta zorlanıyorsa, çocuğu ağladığı zaman bunu bir felaket olarak nitelendirip çocuğunu okula bırakarak çok kötü bir şey yaptığını düşünüyorsa, o zaman çocuk da bu mesajı alır ve yine “Okul kötü bir yer!” düşüncesini oluşturup adaptasyon sürecinde zorluklar yaşar.
Ebeveynler olarak kapıldığımız en büyük yanılgı, çocuğunuz okula adaptasyon sürecinde ağladığında, okula gitmeyi reddedip sizden ayrılmak istemediğinde bu durumu “Çocuğum okula alışamayacak!” olarak nitelendirmektir. Halbuki bir yeniliğe duygusal olarak tepki vermek son derece normal ve sağlıklıdır. Önemli olan çocuğun yaşadığı duyguları kapsayabilmek, kabul etmek, anlamak ve ona bu duygularda eşlik etmektir. Yani daha basit tabirle çocuğunuza şunu hissettirmektir: “Okula başlamak, benden ayrılmak zor, biliyorum, ağlaman, üzülmen de son derece normal. Bu bir geçiş dönemi ve bu zor zamanı beraber atlatacağız.”
Okula alışma sürecini yumuşak ve mümkün olduğunca daha az kaygılı atlatmak için, öncelikle çocuğunuzun başladığı kuruma sizin güven duymanız, mekânın, eğitim anlayışının ve öğretmenlerin yaklaşımının içinize sinmesi önemlidir. Zira çocuğunuz büyük ölçüde sizin duygularınızı kopyalayacak; siz rahatsanız, o da rahat olacak. Çocuğunuzun başlayacağı okula gidin, gezin, eğitimcilerle tanışın. Aklınızdaki tüm soruları sorun. Sizde kaygı oluşturan en ufak bir şeyi dahi, okul yönetiminden tatmin edici bir yanıt alana dek sorun.
İlk bir hafta ya da daha fazla okulun veliler için ayrılmış bir köşesinde beklemek yerinde bir karardır. Bazı okullar, anne ya da babanın hemen ilk gün ayrılmalarının iyi olacağını söylerler, bu doğru değildir. Çocuğun okula güven hissiyatı oluşana dek çocuğun birincil derecede bağlandığı kişinin -bu kişi çocuğun annesi, babası, bakıcısı ya da anneanne, babaannesi olabilir- çocuğu okulda beklemesi önemlidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, çocukla asgari şekilde iletişime geçerek, topu öğretmene atmaktır. Örneğin çocuk “Şu oyuncakla oynayabilir miyim?” diye sorduğunda, “Bunu öğretmenin biliyor, ona sorabilirsin.” şeklinde yanıtlamak ona, “Buranın düzenine ben hâkim değilim, burada söz sahibi öğretmenler.” mesajını vermektir.
Anne-baba olarak okulda beklediğinizde, çocuğun öğretmeni ile diyaloga girmeli, tabiri caizse çocuğunuza “Bu kişiyle iletişim halindeyim, bu kişiye güveniyorum, dolayısıyla sen de güvenebilirsin.” mesajını vermelisiniz. Çocuğunuz ağladığında ya da sizi bırakmak istemediğinde “Şu an üzüldüğünü görüyorum, ben buradayım, hiçbir yere gitmiyorum, sen öğretmeninle sınıfa çıkabilir, oradaki oyuncaklarla oynayabilir ve sonra yeniden beni görmeye yanıma gelebilirsin.” denebilir. Bu, tabiri caizse “güvenli liman” olmaktır. Aslında bunu derken çocuğumuza şunu demiş oluruz: “Sen bir küçük gemisin, denizlere açıl, keşfet, limana geri dön, dinlen ve yeniden çık yola…”
Bazı çocuklar annelerinden ayrılırken çok kaygılı olabilirler, böyle durumlarda çocuğu okula babanın ya da çocuğun daha az kaygılı bağlandığı bir yetişkinin getirmesi daha iyi olabilir. Kimi zaman veliler çocuğu okula maaile bırakmaya meyili olabiliyorlar. Bu çok önerilmeyen bir durumdur. Zira çocuk için bir kişiden bile ayrılmak zorken, birden fazla kişiden ayrılmak, çok daha güç olabilir.
Okula alışmayan çocuk yoktur, ama okula alışamayan ebeveyn vardır! Çocuğunuz aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra bile okula alışmakta zorlanıyorsa, öncelikle kendinizi gözden geçirin. Merak etmeyin, bu da bir süreç ve geçecek. Çocuğunun okula başlama sürecinde zorlanan ilk anne-baba siz değilsiniz. Bu süreç sizin için çok zorlayıcı olursa Orta Doğu Teknik Üniversitesi mezunu uzman psikologlarımızdan randevu almayı ihmal etmeyin.